Kültür mirasımızın en önemli kaynaklarından olan el yazmaları, kütüphanelerimizin nesilden nesile aktarılan en değerli hazineleridir. Ulusumuzun kültür ve bilgi birikiminin temelini oluşturan bu eserler, geçmiş ile gelecek arasındaki köprüyü kuran büyük bir tarih mirasıdır.  Aynı zamanda insanlığın da ortak mirası olan bu eserler, bilim, sanat ve kültür araştırmaları konusunda en güvenilir kaynaklardır.

 

            Papirüsten deriye, pamuk levhadan kâğıda kadar uzanan bu yolda el yazmaları, kâğıt veya deri üzerine el ile yazılmışlardır. Hiçbir yazma eser, basma eserlerde olduğu gibi birbirinin aynısı değildir. Çoğu kez ayrı kişiler tarafından bilmeyerek atlama, ilave veya herhangi bir kelimenin yanlış okunarak yazıya geçirilmesi nedeniyle farklılık gösterir.

 

            Milli Kütüphane koleksiyonunda da bu tür kâğıt ve deri üzerine yazılmış eserler bulunmaktadır. Koleksiyonda bulunan yazma eserlerin en önemli özelliği, İç ve Doğu derlemesi olmaları, bu eserlerin bir kısmının klasik yazma eser kütüphanelerinde bulunmayışı, biyografik ve bibliyografik kaynaklarda geçmeyen bilim adamlarının eserleri oluşlarıdır. Bu eserler, ilim ve kültür tarihimizin bilinmeyen yönlerini aydınlığa çıkarmaları bakımından da önemlidir.

 

            Bu kitaplar içerisinde, Osmanlılara ait ilk ansiklopedik eser olan ve Oruç Gazi’nin torunu Bedri Dilşad tarafından 1428 yılında yazılan “Murad-name”, Cem Sultan’ın emriyle Ebu’l-Hayr Rumî’nin yazdığı “Saltuk-name” ve Udî tarafından yazılan “Maceray-ı Mah” da koleksiyonlarımız arasındadır.

 

            Halk Edebiyatımızın en canlı kaynaklarından olan “cönkler” de koleksiyonumuza ayrı bir zenginlik katmaktadır.